Sosyal Medya ve Siyaset

Yazar - 3 Nisan, 07 : 26 Çıktı

Sosyal Medya ve Siyaset

Bilindiği üzere sosyal medyanın siyasi arenalarda kullanımı henüz çok yeni. Biraz da Barack Obama ‘nın başarılı sosyal medya stratejisinin de etkisiyle; liderlerimiz bir anda sosyal medyada yer almaya başladılar. Yani hiç çekinmeden söyleyebiliriz ki; çoğu alanda olduğu gibi bu alanda da dananın kuyruğu Amerika’da kopuyor, biz ise kuyruğunu koparmak için kendimize koyun arıyoruz.

Biraz geçmişe, çok eskiye değil, 2009 yılına dönelim. Size bir şey anlatayım.

2009 yılı, benim açımdan çok ilginç bir yıl oldu. Son birkaç yılda (4 yıla yakın) sosyal medya ile ilgili o kadar çok araştırma yapmış, o kadar çok şey öğrenmiştim ki, artık bunları hayata geçirmek istiyordum. Bir yandan ODTÜ‘de okumaya çalışıyordum ve hayat benim için açıkçası çok zordu. O sıralar karşıma büyük bir fırsat çıktı.

CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Karayalçın’ın “tüm” online stratejilerini ben hazırlayacaktım, ekibimi kendim kuracaktım ve sosyal medya kurgularını, stratejilerini ben hazırlayıp yönetecektim. Tereddütsüz kabul ettim tabii. Çok büyük sevinçle.

Ekibimi kurdum. Parti binasında bir oda tahsis edildi ve oraya yerleştik. Hemen çalışmaya başladık. Bir belediye başkan adayı için mükemmel kabul edilebilecek sosyal medya kurguları geliştirdik. Karayalcin.TV adresinde kendi çekimlerini kendisi yapan, mitinglerden vs. görüntüler yayınlayan bir internet televizyonu bile vardı. Seçim stratejisi gereği; genel sloganlar değişiyordu ve biz bu sloganların her birine mikro siteler hazırlıyorduk. Hem de basit tanıtım sayfaları değil; bilakis sloganın içeriğine uygun bir konseptte hazırlıyorduk. Örneğin “Biz Hazırız!” sloganı için bizhaziriz.com adresinde kullanıcıların içeriklerini kendilerinin ürettiği; kısaca “neye, nasıl hazır olduklarını Murat Karayalçın’a ilettikleri” mikro site gibi.

Açılan Murat Karayalçın’ın kişisel Facebook profili bir web sitesi titizliğiyle yönetildi ve Ankara’dan çok büyük sayıda arkadaş edindi. O kadar çok mesaj alıyordu ki, yüzde 90′ını okuyamadık bile. (Mesajlar arasında çok özel olanları da vardı elbette, o kadar ki gerçek sanılıyordu profil. Gerçekti bir nevi, ama yarı gerçekti. Çok özel mesajları hayatım boyunca sır olarak saklayacağım, orası ayrı konu)

Birçok şey yaptık. Yazmakla bitmez. Bu yazının ana konusu aslında yaptıklarımız değil, yapamadıklarımız.

Neden birçok şeyi yapamadık? Çünkü ortam tam olarak ortam hazır değildi. En basitinden, bir web sitesinin tasarımı için ayrı ayrı 3-4 farklı danışmandan onay almamız gerekiyordu. Bazen sadece bir butonun şekli için bile. Murat Karayalçın, aslında bizim sosyal medya kampanyamızdı. Ama o, danışmanları ve CHP bunun tam olarak farkına varamadılar ve reel seçim süreciyle ilişkilendiremediler. Örneğin Murat Karayalçın birçok televizyon programına katıldı ve bizden (yani sosyal medyadaki Murat Karayalçın’dan) hiç bahsetmedi. Elimden geldiğince Ankara’da sokağa yaymaya çalıştım tabii. Ama vizyonların uyuşmadığı bir ortamda, ancak bu kadar oldu. Gerçi ben kesinlikle yapılanları (yine de) tatmin edici buluyorum. Sosyal medyada çok şeyden ziyade, doğru şeyleri yapmak önemlidir ve biz büyük ölçüde doğru şeyleri yaptık. Murat Karayalçın’ın sosyal medyadaki hareketlerini tek sayfadan takip etme sitesi bile vardı. Düşünün.

Çok zevk aldığım bir süreç olduğu için, dönüp dolaşıp bu olaya getiriyorum konuyu fakat “neleri yapamadık”ın nedeni bu anlattıklarımda saklı aslında. Bürokrasi ve sosyal medya, ayrı dünyaların kavramları.

Yani buradan liderler için şu sonuçları ve beraberinde önerileri ortaya koyabiliriz:

1. Sosyal medyaya bürokrasiyi karıştırmayın. Çünkü bürokrasiniz, asla sosyal medyanın hızına yetişemez.

2. Kampanya sürecinizin reel kısmıyla entegre edin. Afişlerinizi ona göre tasarlayın. Hatta konuşmalarınızı bile.

3. Lider olarak aktif katılımda bulunun. Neler yapıldığını -günlük, haftalık, aylık- raporlar halinde isteyin ve gereken yerde kendiniz müdahale edin.

4. Taklitçi olmayın. Mustafa Sarıgül gibi olursunuz.

5. Sansürcü olmayın. Ana avrat küfür yersiniz. Ve açık konuşayım. Küfürleri içimizden etmiyoruz.

(Deniz Baykal’ın Vimeo’daki video skandalında, AKP’li bazı vekiller sitenin kapatılmasını istemişti. Bu, tabii ki siyasi bir manevraydı. CHP’lilerin bu manevrayı görüp “hayır canım, tek bir video yüzünden koca site kapatılır mı?” diyip, yani o durumda bile sansürcü zihniyete karşı durup, internet kullanıcılarının birçoğunun gönlünü kazanmasını beklerdim fakat bu yapılmadı. Aksine şimdi kendileri sansürcülük oynamaya başladılar. Ek not: Hiçbir siyasi parti üyesi veya sempatizanı değilim.)

6. Bu işin eğitimini alın. “Obama Twitter kullanıyor, ben de kullanayım” diyip olaya bodoslama atlamayın. Sayıları az da olsa, katılabileceğiniz çok güzel sosyal medya workshopları var. Bunları değerlendirin.

7. Partinizin veya organizasyonunuzun sitesini sosyal medya süreciyle iyi entegre edin. Hatta sıfırdan SEO ve SMO stratejilerine uygun bir şekilde yenileyin. Var olan statik sitenizin haberler bölümüne yeni haber olarak “Facebook sayfamız açıldı” yazmak yerine; insanları oraya yönlendirmek için daha efektif şeyler düşünün.

8. Takım elbisenizi çıkarın. Sosyal medyada takım elbiseli olmak zorunda değilsiniz. Yeri geldiğinde ailece gittiğiniz bir pikniğin fotoğraflarını da paylaşın, çok önemli bir toplantı sonrası fotoğraflarınızı da.

9. Blog kavramını iyi anlayın. Tamamen kendinizin yazdığı bir blogunuz olsa, açıkçası harika olur ama ne kadar yoğun olduğunuzu tahmin edebildiğimden; ekibinizle birlikte bir “blog takımı” kurup, blogun yazarlarından biri olabilirsiniz.

10. Bazı şeyleri kendiniz yazın. “Kılıçdaroğlu Tekirdağ’da” gibi bir tweet yerine, “Bugün Tekirdağ’dayım” çok daha etkili. (Abdullah Gül, başlarda bu yanlışa düşmüştü fakat zamanla o da doğru kullanmaya başladı. Fakat henüz hala çok büyük yanlışları var.

Zamanla daha çok eğileceğim bu konuya, şimdilik böyle bir giriş yapmış olalım.

Hep söylediğim gibi, takipte kalın!

Yazar: Taci Yalçın

Kaynak

 

ALINTILAR , , , , , , , ,

İlgili İçerikler

Yorum Yapın

Son Yorumlar